Tarih tekerrür ediyor.


İkinci dünya savaşından sonra taş üstünde taş bırakılmayan Almanya’da insan kaynağının büyük bir kısmı savaşta kayıp olmuş ya da düşman hattında esir düşmüştür. Bunun yanı sıra ülkenin doğu ve batı olarak ikiye bölünmesi, Almanya'nın yeniden inşa edilmesinde ihtiyaç olan insan kaynağı açığını ortaya çıkarmıştır. Bu açığı yurtdışından karşılamak için farklı ülkeler ile işçi göçü anlaşması yapılmıştır. Söz konusu anlaşma Türkiye ile 1961 yılında imzaya alınarak bugüne kadar milyonlarca yurttaşımızın Almanya ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerine gitmenin yolunu açmıştır.


Bu yıl Almanya'ya göçün 60. yıldönümü yaşanırken Alman Ekonomik Enstitüsü`nün (IW) Nisan ayında yayınladığı nitelikli işçi açığı ile ilgili rapor dikkatimi çekti. 2040 yılında istihdam piyasasına ilişkin bir projeksiyon çizilen raporda en kötü senaryoya göre her sekiz uzman iş gücünden birinin kayıp edilebileceği öngörülmektedir. Çözüm olarak emekli yaşının 67’ye çıkarılmasının yanı sıra nitelikli işçi göçünü kolaylaştırmak için yasal düzenlemelerin yapılmasına vurgu yapılmıştır.       


Yine aynı enstitünün araştırmasına göre 2030 yılına kadar Almanya'da matematik, bilgisayar bilimi, doğa bilimleri ve teknoloji alanında yaklaşık 288.000 uzman sıkıntısı yaşanacak. Sağlık sektöründe de durum farklı değil. Demografik değişim nedeniyle bakıma muhtaç kişi sayısı artmaya devam edeceği için hastanelerdeki ve huzurevlerindeki bakım personelinde kalifiye işçi sıkıntısının da artması beklemektedir. 2020'de neredeyse 56.000 doktor ve 140.000 sağlık personeli açığı bulunmaktaydı. 2030 yılına kadar ise personel sıkıntısı neredeyse yarım milyon kişiye yükselecektir.


Hal böyleyken işçi açığı,  daha önce de tecrübe edildiği gibi dışarıdan getirilerek çözülmeye çalışılmaktadır. Ancak bu sefer bir fark var. 1961’de vasıfsız işçi ihtiyacı vardı, bugün ise nitelikli işçi açığı var. Yani tarih tekerrür ediyor ve biz de bu tarihe şahitlik ediyoruz. Bu bağlamda,  üniversite mezunu birçok gencimiz yurtdışına gitmeyi hedeflemektedir. Bu süreç stratejik bir şekilde yönetilir ise devletimizin ve milletimizin karşılıklı güçlenerek toplumsal refahına katkı sağlayacaktır.