COVID-19 ve Almanya’nın Salgın Müdahale Stratejisi

Aralık 2019'da yeni koronavirüs (şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2 (SARS-CoV-2)) ilk olarak Çin'in Wuhan kentinde tanımlandı ve ardından hızla ülke geneline yayılarak küresel bir sorun haline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 11 Şubat 2020 tarihinde yeni koronavirüs hastalığının adı COVID-19 olarak açıklandı. Bu hastalık dünya çapında 222 ülkeye yayılmıştır. Avrupa ülkelerinde, ilk olarak 24 Ocak 2020'de Fransa'da ilk üç vaka tespit edilmiş ,akabinde ise  Almanya'da 28 Ocak’ta Wuhan’la dolaylı bağlantıları olan dört vaka rapor edildi.  Bu tarihten itibaren COVID-19 vakaları hızla artmaya devam etmiştir. 29 Mayıs 2021 tarihi itibari ile vaka sayısında Almanya sıralamada 10.ülke; enfekte sayısı 3.680.159 ve ölüm sayısı 88.884 olarak kayda geçmiştir.    

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını, Avrupa'nın birçok ülkesindeki sağlık sistemlerinde ciddi sorunlar yaşanmasına sebep oldu. Almanya'da ise günlük vaka sayılarının hızla ciddi rakamlara yükselmesi, ülkedeki sağlık sisteminin kapasitesini de zorlamaya başlamış, yeterli sağlık çalışanının da olmaması ve salgını kontrol altına almak için izolasyon, temas takibi ve sosyal mesafeyi içeren ilaç dışı müdahaleler başlatsa da yeterli olmamıştır. Enfeksiyon sayısını azaltmak için fiziksel mesafe uygulandı, okullar kapandı, lockdown (tam veya yarı kapanma) uygulandı.  Fakat uygulanan yöntemler COVID-19 salgınını kontrol altına alabilmede yetersiz kalmış  ve  iş kaybı gibi ekonomik ve sosyal maliyetleri de olmuştur.

Almanya enfeksiyonları etkili bir şekilde azaltmak için, iletim dinamikleri üzerindeki farklı azaltma senaryolarının süresi ve zamanlaması araştırılmalı büyük önem arz etmektedir. Birçok bulaşıcı hastalık için kontrol önlemlerinin etkinliğini tahmin etmek için Türkiye de olduğu gibi matematiksel modelleme kullanılabilir.  Özellikle ilk olarak Çin'deki COVID-19 için salgın zirvelerini ve boyutlarını tahmin etmek için değiştirilmiş Duyarlı-Maruz-Bulaşıcı-İyileşme (SEIR) modeli kullanmıştır.

Almanya da bu yönde vakaların kontrol edilmesi ve azaltılmasına yönelik bu modellerin kesinlikle kullanması gereklidir. Aksi takdirde herhangi bir müdahale olmaksızın, sağlık hizmetlerine yüksek talep oluşacak ve sisteme aşırı yüklenilecektir.

Bu süreçten itibaren yeni salgınlar ile karşı karşıya kalacağımızı düşündüğümüzde, Almanya’nın daha sistematik, salgınla mücadeleyi iyi yöneten Türkiye ile işbirliği yapması, iki ülkenin sağlık alanında deneyim ve kapasite paylaşımı şüphesiz iki ülke için faydalı olacaktır. Bu bağlamda Türkiye yetişmiş ve kalifiye sağlık personeli ile yüksek kapasiteye sahip olduğu görülmektedir.